BÜTÜN YAZILARIM, Güncel

Karıncadan ibret al !

karincadan-ibret-al

Meşhur karıncayı bilirsiniz.

Binlerce yıl önce safını belli etmiş ve binlerce yıldır safı bilinmiş olan karıncayı.

Bilmeyenler için bir de biz anlatalım.

Allah’ın (C.C.) peygamber gönderip doğru yola dönmeleri için ikaz ettiği kavimlerin pek çoğunda birer firavun görürüz. Bu firavunlar bazen firavun, bazen nemrud ya da son peygamber olan bizim peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) için Ebu Cehil isimleriyle karşımıza çıkarlar ve o peygamberlerin yoluna taş koymak için ellerinden geleni yaparlar.

Bunlara genel olarak firavun kelimesini kullanmamın sebebi de, Efendimiz’in de (S.A.V.) aynı ifadeyi kullanmasındandır.

İşte bu firavunlardan Hz. İbrahim A.S.’ın payına düşenin adı da Nemrud’du.

Bu gün Türkçemizde bile bu kelimeyi “Acımasız, can yakıcı(Kaynak TDK)” anlamında kullandığımız düşünülürse bu Nemrud’un ne kadar nemrut bi adam olduğu artaya çıkmaktadır.

İşte bu Nemrud efendi, Allah’ın peygamberinin söylediklerine çok kızmış. Kendisini herkese ilah diye kakalayan bu kakavan (*) gerçekler karşısında bu işi fazla uzun götüremeyeceğini anlayıp önündeki iki yoldan yanlış olanı seçmiş. Bükemediği eli öpmek yerine onu kesmeye kalkmış.

Demiş ki:
Memelekette ne kadar odun varsa, hatta odundan başka da ne kadar yanabilecek madde varsa hepsi bir yere toplansın. Kimse ateş yakmasın. Evinde ateş yakanın canını yakarım.

Hatta rivayet odur ki, bugün afiyetle yediğimiz o çiğ köfteler o ateşsiz günlerde yemek pişiremeyen insanların icad ettikleri bir yemekmiş.

Tüm odunlar toplanınca ortada dağ gibi bir yığın oluşmuş, ve biri bu yığını ateşlemiş. Ateşlemiş ateşlemesine de İbrahim peygamberi bu ateşe nasıl sokacaklarını düşünmemişler.

Bir bakmışlar ki kimse mübareği oraya götüremiyor. Götürmeyi geç kimse ateşe yaklaşamıyor.

En sonunda, uzaktan mancınıkla atmaya karar vermişler, dediklerini yapmışlar.

Vakıanın devamını biliyorsunuz, bilmeyenler de ister peygaberler tarihinden öğrensinler, isterlerse bir Kur’an-ı Kerim meali açıp okusunlar.

Benim asıl bahsetmek istediğim hikaye bu vakıaya paralel gelişen bir hikaye.

Bahsettiğimiz dev ateş dağı yakılıp Allah’ın elçisi o ateşe atıldığında minicik bir karınca bir damla suyu yüklenmiş oflaya puflaya ateşe doğru ilerlemektedir.

İncecik belinde kendisinden daha büyük bir damla su ile yol alan karıncaya yolda karşılaştıkları hayretle bakıp sorarlar :

– O suyu ne yapacaksın?

– Hz. İbrahim için yakılan ateşe dökeceğim.

– İyi de sen çok küçüksün. Taşıdığın su da o kadar küçük ki, insanların bile yanına yaklaşamadığı o ateşin yanına bile varamadan ne sen kalırsın ne de suyun.

Ve mübarek karınca binlerce yıldır dilden dile söylenen, duyunca hepimizin tüylerini ürperten meşhur cevabını verir.

– OLSUN! YETER Kİ SAFIMIZ BELLİ OLSUN…

Evet yıllarca bu söz dilden dile, kitaptan kitaba dolaştı durdu. Ve hepimiz bu hikayeden bir ders çıkardık.

Neydi bu ders?

Verdiğin emeğin sonuç için yetersizliğine bakma, sen yap gerisini Allah’a bırak.

Doğru mu?

Amenna ve saddakna.

Lakin bu hikayede bir süredir benim kafamı yoran bir şey var.

Bu hikayeyi okuduğumuzda aklımızda şöyle bir fikir de oluşuyor.

İbrahim’in ateşini söndürmek için karınca kadar bile iyilik yapsan yeter, sen safını belli etmiş olursun. Böylece umulur ki Allah’ın razı olduklarından olursun.

İşte böyle düşünmekten Allah’a sığınıyor ve karıncamıza bir de şu açıdan bakmanızı istiyorum.

Bir damla su taşımak karıncanın YAPABİLECEĞİ en büyük işti. Ve karınca yapabileceğinin maksimumunu yapıyordu safını belli etmek için.

Ve oradan geri dönemeyeceğini biliyordu. Yani canından da vazgeçmişti, malından da.

Tek derdi tek düşüncesi Allah’ın rızasıydı karıncanın. Gerisini arkada bırakmıştı.

Bugün karşımızda Hz. İbrahim için yakılandan daha büyük bir ateş var.

İçinde evladımız, anamız, babamız, eşimiz, dostumuz, hepimiz yanıyoruz.

Ve bu ateşe bir damla su getirirsek safımızın belli olacağını düşünüyor, bu bir damlanın bizi kurtarmasını bekliyoruz.

Bana kalırsa, çoook bekleriz.

(*) kakavan : Kendini beğenmiş, sevimsiz, düşüncesiz, bilgisiz, budala. (Kaynak TDK)

1 Yorumlar
Paylaş
Etiketler: ,

Muhiddin Yenigün

1 Yorumlar

  1. ender özden
    13 Haziran, 2013 at 2:59 pm

    SAFIMIZ BELLİ CANIM, BİZ TENCERE TAVA TINGIRDATMADIK, TINGIRDATANLARI DA BUĞZETTİK İNŞAALLAH.

    HAYIRLI AKŞAMLAR, CENNETTE GÖRÜŞMEK ÜMİDİYLE…….

Bu konuda sizin de söyleyecekleriniz ya da sormak istedikleriniz varsa aşağıya yazabilirsiniz (yayınlanacağını garanti etmiyorum):

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.