Sosyal medya şimdiki kadar yaygınlaşmamışken mail grupları aynı işlevi görüyordu. Dahil olduğum gruba Kasım 2006’da gelen “Bilim, Tanrı’nın varlığını kanıtlayacak” isimli yazı ve verdiğim cevap ile bu soruyu inceleyelim.
Bilim, Tanrı’nın varlığını kanıtlayacak
Dünyanın en önemli gen uzmanı olarak tanınan eski ateist Dr. Francis Collins, “Genetik yapımızın mükemmelliği sadece Tanrı’nın eseri olabilir. Bilimin ilerlemesi Tanrı’nın varlığının kanıtlanmasını sağlayacak. İnsanların inançlı olmasını sağlayan genlerin sadece mucizevi bir şekilde aktif hale geldiğini kanıtlayacağız” dedi
ABD’nin en önemli haber dergileri olarak gösterilen Time, Newsweek ve Wired, bu haftaki sayılarında din konusuna yer ayırdı. Time, “Bilim ile din rasındaki mücadelenin 21’inci yüzyıla damgasını vuracağını” belirtirken, Newsweek “Dinin siyaset üzerindeki gücü artacak. Laiklik bir çok Batılı ülkede yeniden masaya yatıralacak” yorumunu yaptı. Wired ise dini akımların güçlenmesinin yeni bir ateizm hareketi doğurduğunu ve inanan ile inanmayanlar arasında ciddi bir çatışma yaşanacağını savundu.
ARAŞTIRMA BAŞLADI
Din konusuna ilişkin en tartışma yaratcak haber dosyası Time dergisinde yayınlandı. Time’a konuşan ünlü ateist Richard Dawkins, evrim teorisini savunarak, “Bilimsel ilerlemeler, insan vücudunu hatta duygu ve davranışlarını genlerin belirlediğini gösterdi. Genetik yapımızdan milyarlarca yıllık bir süreçte değişti ve sonuçta tesadüfen modern insan ortaya çıktı” dedi. Dawkins’in iddialarına yanıt dünyanın en önemli gen uzmanlarından biri olarak gösterilen Dr. Francis Collins’ten geldi. Eskiden bir ateist olan Dr. Collins, 1993’ten bu yana Human Genome Research Institute’un direktörlüğünü yapıyor. Dr. Collins’in öncülüğündeki 2400 kişilik bir ekip 3 milyarlık bir dizilimden oluşan insanın genetik yapısını çözmüştü. Dr. Collins, Time’a yaptığı açıklamalarda, Tanrı’nın varlığını bilimsel olarak kanıtlayacak bir araştırma başlattıklarını belirterek şöyle konuştu:
* Evrimi savunanlar insanın genetik yapısının yüzde 99’unun maymunlarla aynı olduğunu vurgulayıp duruyor. Ancak farelerle ve yüzlerce farklı türle de yüzde 90 oranında aynı genetik yapıyı paylaşıyoruz.
* DNA ve genetik dizilim üzerine yaptığımız yüzlerce araştırmanın sonucunda “İnsanlar neden Tanrı’ya inanıyor?” sorusunun cevabını bulamadık. Mükemmel genetik yapımızda bizi Tanrı’ya inanmaya iten biyolojik bir yapı bulunmuyor.
* VMAT2 adlı gene sahip olanların daha inançlı olduğu ortaya çıktı. Buna “Tanrı geni” adı verildi. Bu geni aktif olmayanların ise inançsız olduğu ifade edildi. Fakat şimdiye kadar yaptığımız araştırmalarda VMAT2’nin aktif hale gelmesini sağlayan dış bir etken bulamadık. Ne çevrede olan değişiklikler ne de kalıtsal nedenler VMAT2 üzerinde etkili oluyor. Tanrı geninin mucizevi bir şekilde aktif hale gelip insanlarda inanç olgusunun meydana geldiğini düşünüyoruz. Yani ancak Tanrı’nın isteğiyle inanç geni harekete geçiyor. VMAT2’nin gizemini çözeceğiz. Böylece Tanrı’nın varlığını ilk kez bilimsel olarak kanıtlamış olacağız.
Hayır kanıtlamış olmayacaksınız. Bilim hiç bir zaman Allah’ın varlığını kanıtlayamayacak. Daha doğrusu, inanmayan yine inanmayacak.
Ebu Cehil’i düşünün. Efendimiz 100 den fazla defa kendisine tebliğe gitti. Sadece onun için pek çok mucizeler gösterdi. Ama o gözünün önünde gerçekleşen bu mucizelere hep bir kılıf buldu. Bir gün bir sahabe (yanlış hatırlamıyorsam Hz. Ömer veya Hz. Ali) kendisine “Muhammed’e gerçekten inanmıyor musun?” diye sorduğunda şöyle demişti.
– Bende biliyorum Muhammed peygamberdir. Ama NİYE O?
Hazreti Musa as. Firavunun zulmünden kaçarken 600 bin kişinin önünde Kızıldeniz’in yarılması mucizesini gösterdi. O kadar kişi açılan yoldan karşıya geçti. Sonra çölde çaresiz kaldıklarında Allah onlara Kudretiyle, sebep perdesini kaldırarak Kudret Helvası ve Bıldırcın eti gönderdi. Üstelik bu mucize her gün gerçekleşiyordu. Ta ki onlar yüzsüzlük edip pırasa vb. isteyene kadar. Bu insanlar Musa as.ın o zamana kadar pek çok mucizesini gördükleri halde, mübarek peygamber Tur Dağı’na çıktıktan kısa bir süre sonra kendilerine altından buzağı şeklinde bir put yapıp ona tapınmaya başladır.
Hazreti Nuh as.ın 900 yıl peygamberlik yaptığı bilinir. Bu süre zarfında karısı ve oğlu iman etmemişti.
Hz.İbrahim as.ın günlerce yanan, dağ gibi ateşin içinden sağ salim çıktığını gören Nemrut iman etti mi?
Yani diyeceğim o ki; Siz istediğiniz kadar inançsızlık karşısında bütün kapıları kapatın. İnanmayan yine inanmayacak. Çünkü şeytan tüm insanlık tarihinden daha uzun bir süredir yaşıyor, insandan daha tecrübeli. İnsanı nasıl aldatacağını biliyor. Asıl mesele kimi dinleyeceğimizde. Şeytanı mı yoksa bizi yaratanı mı?
Allah’ın varlığını bilimsel olarak kanıtlamak demek, hiç bir itiraz kalmayacak şekilde ispatlamak demektir. Bu ise dünyada bulunmamızın, yani varlığımızın hikmetine aykırı. Allah insanları kendisine inanıp inanmama konusundan özgür bırakmış. Aklına kapı açmış ama iradesini elinden almamış. Tüm insanların itiraza mahal vermeden iman edecekleri an, kıyametin kopmaya başladığı andır. Ama o zaman da çok geç olacak. Çünkü o zaman artık irade ellerinden alınmış olacak.
Allah insanları ne için dünyaya gönderdiğini Kur’an’da bildirmiş. İsteklerinin ne şekilde yerine getirileceğini göstermek için de elçiler, örnek insanlar göndermiş. Bütün bunlar olmasa bile kendisini bulabilmesi için düşünme kabiliyeti vermiş.
Bir gülü veya papatyayı ya da herhangi bir çiçeği düşünün. İnsanı tanıyor mu? İnsanı seviyor mu? Hayır. Zaten, tanıyacak ve sevecek organlara da sahip değil. Peki hangi organlara sahip? Hayatını ve neslini devam ettirecek organlara. Yani bir çiçeğin nihai hedefi yaşamak ve neslini devam ettirmek olabilir.
Peki o zaman, neden bu kadar güzeller? Çiçek görmez ama bizim gözümüze güzel görünür. Çiçek koklamaz ama bizim burnumuza güzel gelen kokular yayar. Tüm hayatı yaşamak ve neslini devam ettirmek olan bir çiçek, hiç tanımadığı bir türün, hiç bilmediği duygularına (görmek, koklamak vb.) hitap etmek için neden evrim geçirmeye uğraşsın? Ve bu evrimi hangi irade ile geçirsin? Hücrelerinde evrim geçirecek irade varsa bu iradeyi neden insanın hoşuna gidecek bir şekle girmek için kullansın? Yoksa bu çiçekleri başka bir irade insanlara bir şeyler anlatmak için kasten mi YARATMIŞ?
Kısaca, bazıları için inanmak ve inanmamak arasında bir çizgi vardır. Bir papatya ile bu çizgiyi aşıp bulması gerekeni bulabilir. Bazıları ise o çizginin üzerine bir duvar örer. Ne yaparsanız yapın o duvarı aşamazsınız.
Allah kendine inananlardan, onu, kendine inanmayanlara da tanıtmalarını istiyor. Bir kişinin çizgiyi aşmasına sebep olmaya da büyük ödüller vadediyor. Kiminin çizgisi incedir, siz söylemeden iman eder, kiminin çizgisi kalındır biraz çaba sarf etmeniz gerekir. Kimininkini ise peygamberlerin mucizeleri, bilimin ispatları bile aşamaz. Denemeden bilemeyiz.
Korkmayalım cennette herkese yer var.
Paylaş, eş dost da görsün:
- Telegram'da paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Facebook'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Linkedln üzerinden paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Pinterest'te paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Arkadaşınıza e-posta ile bağlantı göndermek için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Yazdırmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Threads'te paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- X'te paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Daha fazla
- Pocket'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Tumblr'da paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Reddit üzerinde paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Mastodon'da paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Nextdoor'da paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Bluesky'da paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)