Allah C.C. yarattıklarına karşı sonsuz olan merhametinden mukayeseye gelmez bir parçasını yarattıkları arasında pay etmiş. Bu paylaşım sırasında da annelere (evlatlarına yönelik) biraz iltimas geçmiş. Bu nedenle bir annenin yavrusu her zaman kendi canının önünde olmuş.
İnsanlarda olduğu gibi hayvanlarda da böyle. Bir tavuk yavrusunu kapmasın diye tilkiye saldırabiliyor mesela.
Ama mevzuumuz bu değil.
Bu merhamet paylaşımında Allah tarafından bir hikmete binaen ayrıcalıklı tutulan tek yaratılmışlar anneler değil. Öyle biri daha var ki…
* * *
Mekke’de O’na çok eziyet ediyorlardı. Adeta yaşama hakkı verilmiyordu. Her gün eziyet, her gün aşağılama, her gün hakaret. Omuzlarına yüklenen, dünyanın en ağır görevini yerine getirmesini engellemek için her türlü gayreti gösteriyorlardı.
İnsanları, O’nu dinlememeleri için uyarıyor, tehdit ediyor buna rağmen inanırlarsa da cebri olarak inancından dönmeye zorluyorlardı. İşte kızgın çöl kumları üzerinde karnının üzerine koyulmuş koca bir kaya parçası altında ezilen Hz.Bilâl.
Kimisi de daha da ileri gidip işi cinayete kadar götürüyordu. Hazreti Ammar’ın gözleri önünde nice işkencelerin ardından öldürülen anne ve babası Hz. Sümeyye ve Hz. Yasir gibi.
İşte böyle bir cenderede belki bir umut olur diye Taif’teki akrabalarına gitti büyük peygamber (S.A.V.). Belki onlar davasına sahip çıkarlardı.
Ama olmadı. Taif’liler taşlarla karşıladılar O’nu ve tükürüklerle uğurladılar.
Birileri, sevdiğiniz birine kasten zarar verse; meselâ çocuğunuza. Ona bunun hesabını sormaz mısınız?
Taif’te de öyle oldu. Taif’liler Kainatın Rabbi’nin, kainatı hürmetine yarattığı zata zarar vermişlerdi. Beraberindeki Hz. Zeyd ile birlikte her yerleri kan içinde Taif’ten ayrılırken Hz. Cebrail geldi.
– İstersen şu dağı tepelerine indireyim, hepsini helâk edeyim ya Resulallah.
Cevap, az önce bahsettiğimiz merhametten alınan payın, biz insanlara göre ne kadar büyük olduğunu gözler önüne seriyor.
– Hayır. Belki onların nesillerinden inananlar çıkar.
* * *
Mekke’de kendisine karşı en büyük düşmanlıkları yapanlardan biri Ebu Cehil idi. En son, Hz. Peygamberin Medine’ye hicrete başlayacağı gece evinde öldürülmesi kararı verildiğinde hiç kimse bu işi üstlenmeye cesaret edemeyince her kabileden bir kişinin bulunduğu bir ekip tarafından bu işin yapılması fikri, bu şeytani zihinden çıkmıştı.
Ona rağmen Allah Resulü bu kişiye dini tebliğ etmiş miydi? Kendisini öldürecek derecede düşman olan birine Cennet yolunu tarif edecek miydi?
Siz yapar mıydınız?
Evet hem de kaç defa biliyor musunuz?
En az dört yüz defa. Evet yazım hatası yok 400 defadan fazla kere ona tebliğ’e gitmişti. Can düşmanına.
Muazzam bir merhamet.
* * *
Bedir sonrası istişare yapılıyor.
Esirler ne olacak?
Hz. Ömer diyor ki hepsini keselim. Onlar bizimle savaştılar.
Hz. Ebu Bekir’de bu merhametten bolca nasiplenenlerden. Fidye karşılığı serbest bırakalım diyor.
Bu istişare’nin sonucunda Hazreti Fahr-i Alem Hz. Ebu Bekir ile hemfikir oluyor ve fidye karşılığı esirler serbest bırakılıyor. Oysa daha sonra gelen ayet, öbür türlü yapılmalıydı manasını içeriyor.
* * *
Ve ilerleyen yıllarda fethedilen beldelerden bir kadın kendisine zehirli bir et ikram ediyor.
O ise bu kadını çağırıp bunu neden yaptığını soruyor. Ona beddua etmiyor.
* * *
Hendek savaşı çok şiddetliydi.
Hem öncesinde hendek kazılması, hem de savaş esnasında sarf edilen efor, herkesi yıpratmıştı. Kuşatma ise her geçen gün şiddetini arttırıyordu.
O savaş günlerinden biri o kadar çetin geçmişti ki, Allah Resulü tam üç defa Rabbi’nin huzuruna çıkamamıştı.
Rabbiyle olan tam üç randevusunu kaçırmıştı.
Yatsı namazından sonra çarpışmanın şiddeti ile vaktinde kılamadığı namazları kaza ediyor ve mübarek ellerini Rabbine açıyordu.
O ellerin boş çevrilmeyeceğini bile bile istiyordu.
Taif’te dağların, kendisine zarar verenlerin tepesine inmesini istemeyen, bu kez istiyordu.
Defalarca kendisine eziyet edenler için beddua etmeyen bu defa istiyordu.
-Onlar nasıl, güneş batıncaya kadar uğraştırıp, bizi namazımızdan alıkoydularsa, Allah da onların evlerine, karınlarına ve kabirlerine ateş doldursun.
Hayatımızda namazın yerini bir kez daha sorgulamamız temennisi ile…
Paylaş, eş dost da görsün:
- Telegram'da paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Facebook'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Linkedln üzerinden paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Pinterest'te paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Arkadaşınıza e-posta ile bağlantı göndermek için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Yazdırmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Threads'te paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- X'te paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Daha fazla
- Pocket'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Tumblr'da paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Reddit üzerinde paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Mastodon'da paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Nextdoor'da paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Bluesky'da paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
Muhiddin Yenigün
Tavsiye ediliyor
3 Yorumlar
Bu konuda sizin de söyleyecekleriniz ya da sormak istedikleriniz varsa aşağıya yazabilirsiniz (yayınlanacağını garanti etmiyorum):Cevabı iptal et
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.
Anonymous
15 Mayıs, 2010 at 3:31 amYa resulallah olması lazım
ayrıca Enes o zaman yoktu Enes Medinede on yaşında annesi tarafından Resulullah aleyhisselama hediye edilmişti.O Evlatlığı Usame radiyallahu anh idi.
Esselamu aleykum
muhiddin
15 Mayıs, 2010 at 8:23 pm– İfade ya resulallah olarak düzeltildi.
– Hz.Enes ifadesi, Hz.Zeyd olarak düzeltildi.
Dikkatiniz için teşekkürler.
Anonymous
21 Haziran, 2010 at 6:58 pmesselamu aleykum üç ayların bereketi ve fazileti umum müslümanlara hatta umum aleme ve insanlığa şamil olmasını Rabbimizden niyaz ediyor notların devamını ve kemalini Rabbimizden bu mubarek günleri de şefaatçı yaparak istiyoruz.