Bir karne günü muhabir okulun bahçesinde çocuklara duygularını, düşüncelerini soruyor.
- Neler öğrendin okulda?
- Harfleri öğrendim, okumayı öğrendim…
Bu cevabı duyunca benim aklıma şu soru geldi. Gerçekten okumayı öğrendin mi acaba minik kız?
Soruyu daha geniş bir dairede düşünelim: Acaba okullarda okumayı öğretiyorlar mı?
Okumayı öğretecek olanların ne kadarı okumayı biliyor?
Ne saçmalıyor bu deyip okumayı bırakmadan önce şu soruyu düşünmenizi istiyorum.
Okumak sadece harfleri tanıyıp, yan yana gelince nasıl seslendirileceğini öğrenmek midir?
Çünkü o miniğin öğrendiği şey budur. Eğer cevabınız evet ise tamam. Hepimiz okumayı biliyoruz. Birinci sınıfın yarıyıl tatili yaklaşırken hepimizin göğsüne kurdele takılıp okuryazar ilân edildik zira.
İçinizde gerçekten okumayı bilenler muhtemelen konunun nereye gideceğini intikal etmiştir. Henüz merak edenler için bir soru daha sorayım:
Okumak nedir?
Bu soruma kimsenin “Az önce ‘harfleri tanıyıp yan yana gelince nasıl seslendirileceğini öğrenmektir.’ dedik ya! Anlamadı galiba!” diye cevap vermeyeceğini umuyorum.
Türk Dil Kurumu “Okumak” maddesinde tam 10 tane anlamını yazmış bu kelimenin. Tabii ki ilk karşılık yukarıdaki…
Türk Dil Kurumu on tane karşılık yazmış ama bu on maddenin hiç biri emredilen okumayı karşılamıyor maalesef. Emredileni, yani gerçek okumayı…
Emredilen okuma mı? O ne ki?
“Yaradan Rabbinin adıyla oku. O insanı kan pıhtısından yarattı…”
Bu emir ilk geldiğinde Allah’ın (cc.) elçisi de emredilen okumayı harfleri bir araya getirerek seslendirmek olarak düşünmüş olacak ki, okuma bilmediğini dile getirmiş.
Fakat emir hiç değiştirilmeden aynen tekrar edilmiş. Demek ki burada yapılması emredilen şey sadece harfleri bir araya getirmek değil.
Aslında birkaç türlü okumadan bahsedebiliriz. Bunların sadece bir tanesi için alfabedeki harfleri bilmek gerekir. Diğerlerinin harfleri başkadır.
Meselâ kâinatı okumak bunlardan biridir. Bediüzzaman’ın eserlerinde kâinat kitabı diye isimlendirdiği âlemi okumamız, yaratılmışları tanıyıp buradan Allah’ın azametini, yüceliğini, sonsuzluğunu idrak etmemizi sağlayacak ipuçlarını çıkarmamız emrediliyor. Yaratılmış her şeyin arkasında yaratıcıyı görebilmeyi öğrenip bunu bir hayat tarzı hâline getirmemiz isteniyor. İnsanın maruz olduğu bir hastalığın şifasının, dağın tepesindeki bir bitkinin yaprağında ne aradığını düşünmeye; binlerce yıldır insanlar, çok daha uzun zamandır hayvanlar tükettiği hâlde nasıl hâlâ taze ve temiz hava soluyabildiğimiz üzerinde kafa yormaya, insana yaşayabilmesi için uygun bir ortam sağlamak için kurulan hassas dengelere sahip sistemi görmeye sevk ediyor bizi Rabbimiz.
Bu okuma için alfabe bilmeye gerek yok. Bu okumanın harfleri tüm yaratılmışlar. Her bir çiçek bir harf, her bir sinek bir harf, her bir koyun bir harf, her bir dağ bir harf, her bir yıldız bir harf, her bir elektron bir harf… Ve tüm bu harflerden oluşturulmuş şu büyük kâinat kitabı bize Rabbimizi anlatıyor.
Ne yazık ki eğitim sistemimizde bu kitabı okumayı öğreten bir okul bulunmuyor.
Yine Bediüzzaman’ın küçük bir kâinat dediği insan başka bir kitap olarak bize Rabbimizi anlatır. Rabbimiz kendisini anlayabilmemiz için, kendisine ait bazı özelliklerin tanıtım numunelerini insana da vermiştir.
Yaşıyor olmak bir harf, bilgi sahibi olmak bir harf, tercih yapabilme kabiliyetine sahip olmak bir harf, görmek bir harf, işitmek bir harf… Kısıtlı görme, işitme vb. kabiliyetlerimizi görüp Rabbimizin görme ve işitmesinin sonsuzluğunu anlamak belki insan kitabının bir paragrafı. Yeni şeyler öğrenmenin bize kattıklarını görüp Rabbimizin sonsuz ilminin ne manaya geldiğini anlamak başka bir paragraf.
Ne yazık ki eğitim sistemimizde bu kitabı okumayı öğreten bir okul da bulunmuyor.
Bir de bu iki kitabı nasıl okumamız gerektiğini anlatan ve Rabbimizin bildiğimiz harfleri yan yana getirerek yarattığı ve bize gönderdiği Kur’an-ı Kerim isimli bir kitap var. Çiçeğe, böceğe, aya, yıldıza, gözümüze, kulağımıza, ruhumuza kısaca diğer iki kitaptaki harflere bakarak Rabbimize ulaşabileceğimiz gibi Kur’an’ı okuduğumuzda da hem kendi harfleri ile hem de kâinat ve insan kitaplarını okuyarak Allah’a ulaşmanın yollarını öğrenebiliriz.
Ve yüce Rabbimiz Kur’an’ın nasıl okunacağını da bize göstermek için öğretici elçisini göndermiş. Her hadisi bir harf olan bir kitapmışçasına o da kendisini okuyanları Rabbimize ulaştırıyor. Ama böyle okuma okullarda öğretilmiyor!
Okullarımızda gerçek okumaların da öğretildiği bir eğitim sistemine kavuşma duası ile…
Bu yazı gözden geçirilerek Zafer Dergisinin 2019 Nisan (508.) sayısında yayınlanmıştır.
Paylaş, eş dost da görsün:
- Telegram'da paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Facebook'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Linkedln üzerinden paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Pinterest'te paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Arkadaşınıza e-posta ile bağlantı göndermek için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Yazdırmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Threads'te paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- X'te paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Daha fazla
- Pocket'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Tumblr'da paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Reddit üzerinde paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Mastodon'da paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Nextdoor'da paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Bluesky'da paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)