– Değerli izleyicilerimiz bugünkü Ramazan programımızın konuğu ünlü sanatçı Meşhure Bilinir. Ben hemen kendisine sormak istiyorum, “Efendim Ramazan deyince ilk olarak ne aklınıza geliyor. Ramazan size neyi çağrıştırıyor.”
– Efendim Ramazan denince ben hep geçmişi hatırlarım. Çocukluğumun Ramazanları’nı. O zamanlarda bir başkaydı Ramazanlar. Şimdi öyle Ramazanlar yok.
– Belki o zamanlar oruç tuttuğunuz için olabilir mi efendim?
– Eee! Muhtemelen tabi! O zamanlar öğleye kadar oruç tutardık, büyüklerimiz de bize para verirdi.
– Para kesilince mi bıraktınız orucu?
– Yok efendim sıhhat nedeniyle? Oruç tutunca nefesim darlanıyor.
– Nefsim diyecektiniz herhalde. Neyse, Peki efendim çocukluğunuzda tuttuğunuz oruçlardan başka neler geliyor gözünüzün önüne, Ramazan deyince?
– Yine çocukluk yıllarıma gideceğim; o zamanlar direklerarası vardı. Akşamları direklerarasında meddah izlemeye giderdik. Sonra Eleni vardı çok güzel kantolar söyler dans ederdi. Sonra gözbağcılar vardı, şimdi onlara sihirbaz deniyor. Onları izlemeye giderdik. Hiç unutmuyorum bir gün İsmail Dümbüllü sahneye hıyar atan birine “Beyefedi kartvizitinizi düşürdünüz” demişti de kırılmıştık gülmekten.
. . .
Allah nasip ederse bir kaç ay sonra kırk yaşıma girmek üzereyim. Kendimi bildim bileli her Ramazan’da radyo ve televizyonlarda yukarıdaki diyalog’tan geçilmez. Konuk değişse de sohbetin genel hatları bu çerçevede olur.
Şu iki konu benim dikkatimi her zaman çekmiştir.
Birincisi, neden hep eski Ramazanlar, özellikle de çocukluktaki Ramazanlar daha güzel olur?
Aklıma iki ihtimal geliyor.
Birincisi, bu cevabı veren kişilerin Ramazanla en yakın oldukları dönem çocukluk dönemleri olduğu için…
Böyle olanlar da olduğunu tahmin etmekle birlikte, böyle olmayanların da aynı cevabı vermeleri başka bir sebebe delalet ediyor. O da şu:
Her şeyin olduğu gibi Ramazan’ın da en güzeli çocuklukta yaşanıyor.
Bu konuşmalarda asıl özlenen şey çocukluktaki ramazanlar değil, çocukluğun kendisi.
İnsan her zaman çocukluğuna özlem duyuyor.
İnsan her zaman sorumsuzluğa özlem duyuyor.
Bir zaman bir kağıt parçasına çiziktirilmiş şu sözler bu duyguyu çok güzel ifade ediyor:
Keşke hep çocuk kalsaydım
Dizimdeki yarayı en büyük acı sansaydım.
Buradan ters mantıkla şimdi en büyük acı olduğunu düşündüğümüz şeyler hakkında bir şeyler söylemeyeceğim. Zira konumuz Ramazan.
Benim neden Ramazan gelince ortaya çıkarıldığını merak ettiğim ikinci konuya gelince;
Efendim yukarıdaki örnek söyleşimizde konuğumuzun dediği gibi, direklerarası.
Yıllarca televizyonlardan radyolardan zorla kafamıza soktukları, bize dayattıkları, çok normal bir hadise zannetmemizi sağladıkları, tutarsız, mantıksız, ancak düşünmeyen insanların kabul edebileceği, ipe sapa gelmez bir kavramı dilimize, dinimize, beynimize soktular.
Aklı başında bir insanın aynı cümle içinde kullanmaya haya edeceği iki kelimeyi bileşik kelime yaptılar.
Ramazan Eğlencesi.
Aman Ya Rabbi.
Ramazan gibi bin aydan hayırlı bir ayda, rahmetin sağanak sağanak üzerimize aktığı günlerde, paçayı kurtarmak için dünyevi şeyleri bırakıp uhrevi şeylere yönelme vaktinde buyrun kanto gösterisine.
Şamanizm dinine mensup olanların cenaze merasimlerinin, kabir üzerinde dans etmek olduğunu okumuştum.
Bu gidişle topluca şamanist olup çıkacağız.
Efendim teraviden(*) sonra mahalle parkına şaman gelicek zil takıp oynıycaz. Bütün cemaati bekliyoruz.
Yukarıdaki cümle kulaklarınızı tırmaladı değil mi?
Umarım televizyonda veya radyoda Ramazan Eğlencesi sözünü duyduğunuzda da aynı böyle rahatsız olursunuz.
Çünkü rahatsız olmazsanız yakında şamanist olabilirsiniz. 🙂
Onlar hiç bir eğlence vakitlerini ibadete ayırmıyorlar, biz niye ibadet vaktimizi eğlenceye ayıralım.
Hiç bir kanal bir yılbaşı gecesi mevlüt okutuyor mu?
Şimdi biraz tehlikeli sulara gireceğim. Eğer söyleyeceklerimde fıkhen bir vukuat varsa lütfen UZMAN OLANLAR aşağıdaki yorum bölümüne yazsınlar, tashih edelim.
Allah’ın bize yapmamızı emrettiği bazı fiiller var. Bunlara farz deniyor.
Patronumuz, amirimiz vs. bize şunu yap dediği zaman gıkımızı bile çıkarmadan yaparken, hangi cesaretle Allah’ın yap dediğini yapmadığımız ayrı bir konu olmakla birlikte, bir farzı yerine getirmeyen dinini terketmiş olmuyor. O kişiye hâlâ müslüman diyoruz.
Amma bu kişi derse ki “Yok kardeşim öyle bi şey, Allah bunu emretmemiş.”, işte o zaman kendisini aramızdan İzmir Marşıyla uğurluyoruz.
Hani Allah C.C. Orucun mükafatı bana aittir diyor ya. Çünkü oruçta riya yoktur ya. Kimse senin oruç tuttup tutmadığını bilmediği halde sen yine oruç tuttuğun halde bu mükafata namzet olursun ya. Acaba tersi de geçerli midir?
Yani, bir ibadeti yaptığınızı kimse bilemeyeceği halde yaparsanız buna özel bir mükafat var, insanların yaptığınızı gördükleri ibadetlere karşı tabiri caizse bir iltimas var. Mesela namaz kılarken insanlar sizi görebilirler ve riya karışabilir. Ama oruçlu olduğunuzu kimse kesin olarak bilemez. Bununla birlikte acaba bunları yapmama hususunda cezada da acaba bir katmerleme olur mu? Zira sizi dışardan gören biri o vakit namazını kılıp kılmadığınızı bilemez ama aleni olarak oruç yerseniz, oruçlu olmadığınızdan herkes emin olur. Yani namaz kılmamakla elbette ki Allah’a isyan etmiş olursunuz ama bu çok yakınınızdaki bir kaç kişi dışında Allah ile sizin aranızda kalır. Oysa ALENEN oruç yemekle isyanızı ilan etmiş olursunuz.
Şimdi şu sahneyi bir analiz edelim.
Ramazan’da Tramvayda oruç tutan ve tutmayanın bir arada olduğu bir ortam. Efendinin biri çakkıdı çakkıdı sakız çiğniyor, bir diğeri sokakta alenen sigara içiyor. Yani “Kardeşim ben oruç tutmuyorum.” diye cümle aleme ilan ediyor.
Bu zatlar en hafifinden fiili olarak, “kardeşim benim Allah’la kitapla işim yok, böyle demişse de ben takmıyorum, oruç moruç bana gelmez” demiş olmuyor mu?
Beşiktaş çarşı’da Fener formasıyla gezme cesareti gibi bir cesaret gösterisi mi sanıyorlar bu insanlar Allah’a meydan okumayı?
Ve bu tavırla hangi sularda geziniyorlar?
Dikkat ramazanda oruç yemek değil benim kastettiğim.
Oruçluya saygısızlık da değil. Zira Allah’a saygısı olmayandan oruçluya saygı bekleyecek değilim.
Oruç tutmadığını insanlara ilan etme yiğitliğinden! bahsediyorum.
Cümle aleme, “Ben Allah’ın emrini takmıyorum” mesajını verme kahramanlığından! söz ediyorum.
Günahlara şahit tutmanın, affedilmesi yönünde engel teşkil ettiği bildirilmişken, isyanına cümle alemi şahit tutma cesurluğunu! anlatıyorum.
Ve konunun uzmanlarına soruyorum.
Bu yiğitlik! hangi kategoride değerlendiriliyor?
Biz bu insanların hidayetlerine mi, ıslahlarına mı dua edeceğiz.
(*) Teravih kasten yanlış yazıldı.
– Bu yazı ZAFER DERGİSİ’nin 2014 Haziran (450.) sayısında yayınlanmıştır.
Paylaş, eş dost da görsün:
- Telegram'da paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Facebook'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Linkedln üzerinden paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Pinterest'te paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Arkadaşınıza e-posta ile bağlantı göndermek için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Yazdırmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Threads'te paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- X'te paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Daha fazla
- Pocket'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Tumblr'da paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Reddit üzerinde paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Mastodon'da paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Nextdoor'da paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Bluesky'da paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
Muhiddin Yenigün
Tavsiye ediliyor
4 Yorumlar
Bu konuda sizin de söyleyecekleriniz ya da sormak istedikleriniz varsa aşağıya yazabilirsiniz (yayınlanacağını garanti etmiyorum):Cevabı iptal et
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.
sezuş
4 Eylül, 2009 at 12:24 pmYazı güzel. ama ‘teravi’ yi kasıtlı yazarak ve bunu cümle aleme göstererek acaba sen de bir isyan içinde misin ? 🙂
muhiddin
5 Eylül, 2009 at 12:53 amHayır kesinlikle değil. “Teravih” kelimesinin “teravi” olarak kullanıldığı cümledeki başka kelimeler de dikkat ettiyseniz kasıtlı olarak yanlış yazılmıştır. O cümlede bu kelimeleri kullanan yazar değil, cümleyi söylettiği kişi/kişiler’dir. O seviyeye uyduğu için öyle yazılmıştır.
Anonymous
2 Haziran, 2010 at 12:18 pmAllah razı olsun Hacı Muhiddin.
Umumen insanların hidayetine dua edilse daha münasip olur.
Çelişkilerimiz | Yenigün
26 Mayıs, 2013 at 9:40 pm[…] modası diye bir ifade yerleştirdiler. Bir birine taban tabana zıt iki kavram bir arada. Ramazan eğlencesi […]