BÜTÜN YAZILARIM, Güncel

Seçilmişler

secilmisler

Bugün size bir kaç kişiyi tanıtacağım. Gerçekte benim de tanımadığım ama var olduğunu bildiğim bir kaç kişiyi…

İsimler sembolik olacak ama cisimler sizin benim kadar gerçek.

Birinci örneğimiz Thokozani:

Kendisi Zimbabve’de yaşamakta ve ikamet etmekte olan, 70’li yaşların sonunda, bir ayağı çukurda bir kabile reisi. Kendisinin ve kabilesinin yaşadığı bölgede elektrik, su, telefon yok. Kabilesinde din olarak, atalarından gelen bir inanç ve ritüeller grubu ile ibadet ediliyor. Belki arada sırada kabilesini ziyaret etmiş keşişlerden Allah’ın varlığını duymuş ama Hz. Muhammed’in (S.A.V.) ne ismini işitmiş ne de ne getirdiğini.

İkinci Örneğimiz Vladimir:

Bu kişi de bundan 80 yıl önce doğmuş, 30 yıl önce de 50 yaşında vefat etmiş. Yani dinsiz Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin sadık bir vatandaşı olarak yetiştirilip bütün ömrü boyunca o şekilde yaşamış. Ömrü boyunca kendisine dinsizlik fikri empoze edilmiş, ateizm reklamı yapılmış. Dinlerin varlığından bahsedilmişse bile ilkel ve düşman olarak tanıtılmış. Ölmeden önce de yine Hıristiyan Papazlardan Allah’ı öğrenmiş ve birliğini kabul etmiş.

Üçüncü Örneğimiz Diether:

Kendisi şu anda Almanya’da yaşıyor. Koyu bir Katolik ve Allah’ın bir olduğunu da kabul ediyor. Peygamberimiz Hazreti Muhammed’in (S.A.V.) adını da duymuş ama kendisine öğretilen Muhammed, bize öğretilen Müseylimetül Kezzab gibi birisi. Yani ona göre peygamberlik iddiasında birisi.

Ama öyle de olsa madem adını duydu araştırması gerek, değil mi?

Yine onun penceresinden, “araştırmalıydı” dediğimiz zatın dinine uyanlara bir bakalım. Televizyonlarda ve gazetelerde Müslüman etiketi ile karşılaştığı isimler, Muammer Kaddafi, Beşşar Esed, Saddam Hüseyin, Usame Bin Ladin ve benzerleri. Bu adam İslâm’ı neden araştırsın? Amerika’daki Michael ya da dünyadaki diğer pek çok devletlerin vatandaşları ile bu anlamda aralarında bir fark yok.

Alman Bertelsmann Vakfı’nın yaptığı bir araştırma, İslam’ın Alman toplumundaki algılanışına dair çarpıcı sonuçlar ortaya koydu.

Yapılan araştırmanın sonuçlarına göre, Almanya’nın batısındakilerin yüzde 51’i, eski Doğu Almanya’da yaşayanların ise yüzde 57’si İslam’ı bir tehdit olarak algılıyor.

Yukarıdaki alıntıda bahsedilen ülke 50 yıldır içlerinde binlerce işçimizin yaşadığı, belki içinde en çok Müslüman’ı barındıran Almanya. Bunun Çin’ini Japonya’sını, Kore’sini ya da devlet başkanının kendi kutsal kitabını yazdığı başka devletlerini siz düşünün.

Sonra da kendimizi düşünelim.

Müslüman bir ülkede, muhtemelen Müslüman bir anne babadan doğmuş, yine muhtemelen çocukken Kur’an okumayı öğrenmişiz, hayatımız boyu günde beş defa ezan sesi kulaklarımızdan eksik olmamış. İstediğimiz İslâmi kaynağa, istediğimiz Hoca’ya istediğimiz gibi ulaşabilmişiz.

Şimdi ben desem ki:

“Muhammeden Rasulullah demeden bunlar Cennet’e gidemez.”

La Ya’lemûl Gaybe İllallah (Gaybı Ancak Allah Bilir.)

Bu adeta:

“Ben seçilmişim ve cennete giderim onlar ikinci sınıf mahluklar ve cehenneme gidecekler.” ırkçılığının dile gelmesi değil midir?

Bu görüşün engizisyon döneminde cennet anahtarı satmaktan ne farkı var? Onlar cennet satıyorlardı, bunu söyleyen cehennemi bedava dağıtıyor.

Bu sözü söylerken, aynı şartlarda tabi olmadığımız bir sınavın sonunda aynı şartlarda değerlendirileceğimizi nereden çıkarıyoruz?

Ve daha kötüsü Diether’in, Thokozani’nin, Vladimir’in, Michael’in ve diğerlerinin Muhammeden Rasûlullah diyememelerinin bizlere sorulmayacağını mı sanıyoruz?

Haydi Vladimir’i, Aleksander’i geçtik kendi memleketimizde dininden bîhaber yaşayıp bîhaber ölen milyonlarca insanımızın bu halleri bizlere de sorulmayacak mı?

Toplum olarak herkesi çok kolay itham ediyoruz.

Bir kaç yıl önce, toplumda çok göz önünde olan bir kızcağızın pek de hoş olmayan bir tarzda vefatı üzerine, ne su testiliği kaldı ne bilmemneliği. Bir cehenneme gönderme yarışıdır aldı yürüdü.

Sanki onun yerinde kendileri olsa, onun ortamında doğup büyüse, onun dünyasında yaşasa kendilerinin başı secdeden kalkmayacakmış gibi.

Ha, ona testi benzetmesi yapanların alnı secdeye gidiyor mu, onu da bilemem tabii.

GİRİP DE KAZANMADIĞI BİR İMTİHANI KAYBEDENİ AYIPLAMA HAKKINI KENDİNDE BULMAK, NASIL BİR VİCDANİ HEZEYANDIR?

Girip de kazanmış bile olsan edebe uygun düşer mi?

Yanlış anlaşılmasın, ben yukarıda örnek verdiğim sembolik kişilerin cennete gideceğini falan iddia etmiyorum. Sadece diyorum ki:

Gaybı ancak Allah bilir.

Rabbim herkesi farklı farklı imtihan ediyor. Herkesin soruları farklı, herkesin değerlendirilmesi de farklı olacak.

Her kulunu kendisi değerlendirecek. Ben onun yerine hüküm verme yetkisini kendimde nasıl bulabilirim?

Ve benim cehenneme gönderdiğimden o razıysa ve cennetine koyarsa benin halim nice olur?

Dikkat!, Hepimiz için kaygan zemin…

4 Yorumlar
Paylaş

Muhiddin Yenigün

4 Yorumlar

  1. ender özden namı diğer "asi truvalı"
    3 Mayıs, 2013 at 5:57 am

    selamun aleyküm;
    “her koyun kendi bacağından asılmaz tabi” bunu biliyorum da, bu kadar sorumlu tutulma ihtimalimiz olduğunu düşünmemiştim açıkçası. Hatta yahudi atasözü derdi sevgili amcam.
    uyarı için teşekkür ediyor, Allah razı olsun diyorum.

    bu arada Thokozani’nin sakal tarzı süper adem yeni bir trend oluşturmuş bence 🙂 top sakala yeni bir boyut kazandırmış, ayrıca ten ve sakal uyumuyla bizim maykıl dan sonra bedensel özellikleriyle ikinci en büyük beşiktaşlı adayımız olmuş 🙂

    • muhiddin
      3 Mayıs, 2013 at 6:33 am

      İnşaAllah sorumlu tutulmayız. Yoksa bu çabamızla(!) işimiz zor.
      Bununla birlikte zaten işimiz zor, bir de milleti tekfir edip işimizi daha da zorlaştırmayalım diye yazıldı bu yazı.
      Oturduğu yerden, kendisine tebliğ ulaşmamış adamı “Muhammeden Rasulullah” demedi diye cehenneme göndermeden önce bir kez daha düşünülmesi için yazıldı.
      Bir insan “Muhammeden Rasulullah” diyemeden ölürse bunda bizim payımızın olup olmadığını bir düşünelim diye.
      Ve bu yazı asla “Muhammeden Rasulullah” deme şansı olup da demeyeni KAPSAMAZ.

  2. ziya
    6 Mayıs, 2013 at 8:59 am

    detaycı ve sağlam yorumlarınızla gerçekten okunması güzel ve öğretici yazılar yazıyorsunuz.

    • muhiddin
      6 Mayıs, 2013 at 9:09 am

      Güzel ve teşvik edici yorumunuz için çok teşekkür ederim.
      Bunu uzmanından duymak, ayrıca şevk veriyor.

Bu konuda sizin de söyleyecekleriniz ya da sormak istedikleriniz varsa aşağıya yazabilirsiniz (yayınlanacağını garanti etmiyorum):

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.