Allah (C.C.) insanı ahsen-i takvim suretinde yarattığını bildiriyor. Yani yaratılmışlar arasında olabilecek en güzel surette.
Bu dış görünüş yani fiziksel yapı ile de sınırlı değil. İnsanı diğer yaratılmışlardan ayıran en önemli özelliği, Yaratıcısının özelliklerine ayna görevi görmesi.
Yüce Rabbimiz bizi yaratırken kendi isimlerinden birer küçücük numune bize vermiş ki o isimleri bizdeki örneklerine mukayese ederek idrak edebilelim, anlayabilelim, kavrayabilelim.
Mesela bir şeyler öğrendikçe bilmenin ne olduğunu anlayabiliyoruz. Böylece Allah’ın (C.C.) sonsuz ilim sahibi olması ne demek karşılaştırabiliyoruz. Tabi yandaki fotoğrafta görülen galaksinin, gerçek büyüklüğü ile yandaki fotoğraftaki büyüklüğü arasındaki orandan bile daha büyük bir oranla. Daha büyük bir oran, çünkü orantının bir tarafı yani Allah’ın (C.C.) ilmi sonsuz, ama elimizdeki numune bu sonsuzun nasıl bir şey olduğu hakkında fikir veriyor.
Rabbimiz kendine ait bu özellikleri bize verirken onları nasıl kullandığımızı da sürekli denetim altında tutuyor. O özellikleri nasıl kullandığımızı kontrol ediyor, izliyor.
Bazı özelliklerini güzelce yansıttığımız zaman, yani kendisine güzel aynalık ettiğimiz zaman yine o özelliği ile bize daha güzeliyle muamele ediyor.
Ne demek istediğimizi yine bir kaç örnekle açıkladığımız zaman daha anlaşılır olacaktır.
Mesela, misafire ikram.
Gelen misafire yapılan ikramın, Rabbimiz tarafından daha dünyada ödüllendirildiği o kadar çok gözlemlenmiştir ki, atalarımız bunu “Misafir on kısmetle gelir, birini yer dokuzunu bırakır.” şeklinde ifade etmişlerdir.
Bunun gibi, ilimle uğraşanlar bilirler, bir konuyu öğrenmeye yeteri kadar gayret gösterip, Allah’ın Alim ismine güzel bir ayna olabilme niyet ve gayretinde olana, bazen hiç ummadığı anda İlham yoluyla bazı kapılar açılmakta, çözülmesi zor problemler bu şekilde çözülebilmektedir.
Yine bir mümin kardeşimizin nefsine yenildiğini gördüğümüz zaman onu reklam etmek yerine onun bu kusurunu örtmek de, Yüce Allah’ın (C.C.) Settar ismine güzel bir aynalık vaziyeti almak olur ki; mübarek elçisi böyle yapan için: “Kim bir müslümanın ayıbını örterse Allah da kıyamet gününde onun ayıbını örter.” demektedir.
O olaya kadar pek de hayırlı bir kul ve hayırlı bir insan olmayan bir kadın, çölde kuyu başında susuzluktan dili dışarı çıkmış bir köpek görür. Hemen kuyuya inip ayakkabısının içinde su çıkararak köpeğe içirir. Orada rabbinin merhametine o kadar güzel bir aynalık yapmıştır ki, Rabbi de ona, kuluna değil kendisine yakışan bir merhametle, Rahmetle muamele eder.
Hz. Enes şunu nakleder: “Kız çocuğu doğduğu zaman, Allah onun üzerine bereket yağdıran bir melek gönderir. Ve o melek şöyle der: “Aciz bir kul, bir zaiften doğdu. Ona yardım edenler, kıyamete kadar yardım görürler.”” (Alıntı)
Çok kez şahit olmuşuzdur, iktisad malı bereketlendirir, israf bereketi yok eder. Bunun için somut örnek vermeye lüzum yoktur. Hepimiz bunu kendi hayatımızda mutlaka yaşamışızdır. (Ama anlamış mıyızdır?)
Allah (C.C.) her kuluna Kudretinden de bir numune vermiş. Her kul bir takım işler yapabilme gücüne sahip. Diğer sıfatlarında olduğu gibi bu sıfatı da herkeste eşit olarak tecelli etmiyor. Ancak bu gücü Rabbinin isteği doğrultusunda kullanan ve Rabbinin Kudretine güzel ayna olan bir kulun, kendi gücüyle aşamayacağı pek çok engeli kontrolü dışında aşması sık görülen bir tezahürdür.
Bunlar olumlu bir kaç örnekti. Aynalık görevini çirkin yapmanın da benzer örnekleri hayatımızda mevcuttur.
Örneğin insanlara zulüm eden, kötü davranan kimselerin pek çoğunun daha burada yaptıklarının cezasını çekmeye başladığını görüyoruz. Böyle kimseler için ölümden sonraki ceza ise buradaki ceza ile mukayese bile edilemez.
Bu örneklerden en kötüsü olarak da, Yüce Yaratıcıya ait tüm bu sonsuz özellikleri ve güzellikleri inkar etmekle sonsuz büyüklükte bir suç işleyenler için, sonsuz yani ebedi cehennem müjdesi(!) verilmektedir. Cezanın büyüklüğü suçun büyüklüğü ile orantılıdır.
Yukarıda bizi Yaratan Rabbimizin bizi yaratırken fıtratımıza koyduğu, kendisine ait özelliklerin birer küçük yansıması olan özelliklerimizden bahsettik ki; biz o özelliklere ne kadar iyi aynalık yaparsak, o da aynı cinsten ama kendisine yakışanıyla cevap vermektedir.
Bunları sayarken bir tanesini özellikle sona bıraktık.
Sona bıraktık, çünkü birazdan yazı bittiğinde zihninizin bununla meşgul olmaya devam etmesini istiyoruz.
Evet, Allah’tan bize bir özelliği ile muamele etmesini o kadar çok istiyoruz ki…
O özelliği ile bize sonsuz ölçüde muamele etmesini o kadar çok istiyoruz ki…
Ama bunu isterken, kendimiz, Rabbimizin bu sıfatına nasıl bir ayna oluyoruz, düşünüyor muyuz?
Bize karşı bir hata işleyen bir mümin kardeşimizi, belki pek çoğu yanlış anlamadan kaynaklanan anlaşmazlıkların karşı tarafında olan kardeşimizi, bazen içinde bulunduğu ruh hali veya sıkıntılı durumun neticesinde bize istemediğimiz sözler söyleyen kardeşimizi…
AFFEDEBİLİYOR MUYUZ Kİ…
Paylaş, eş dost da görsün:
- Telegram'da paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Facebook'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Linkedln üzerinden paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Pinterest'te paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Arkadaşınıza e-posta ile bağlantı göndermek için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Yazdırmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Threads'te paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- X'te paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Daha fazla
- Pocket'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Tumblr'da paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Reddit üzerinde paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Mastodon'da paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Nextdoor'da paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Bluesky'da paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
Muhiddin Yenigün
Tavsiye ediliyor
7 Yorumlar
Bu konuda sizin de söyleyecekleriniz ya da sormak istedikleriniz varsa aşağıya yazabilirsiniz (yayınlanacağını garanti etmiyorum):Cevabı iptal et
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.
Cahit
21 Nisan, 2013 at 5:44 pmMuhterem en zorunu en sonraya bırakmasanız olmazmı idi?
Bu çok zor olanı ve benzeri zorları zaten yapamayız diye talip de olmuyoruz.
Gerçi yapmaya niyet ve teşebbüs etsek belki çoğunu da yapabilirdik.
Yine de teşekkür ve dua ediyoruz.
muhiddin
21 Nisan, 2013 at 5:56 pmMuhterem ağabey,
En zor olduğu için en sona bıraktım. Yazı bittiğinde zihinler bununla meşgul kalsın diye. Belki bir şeyler yapma teşebbüsüne vesile olur diye.
Cahit
23 Nisan, 2013 at 9:16 pmBu yazı bizce uygun ve faydalı.
Esselamu aleykum.
Cahit
23 Nisan, 2013 at 9:17 pmHayırlı geceler…
ender özden
24 Nisan, 2013 at 8:31 amNasıl ki yazında belirttiğin gibi cezanın büyüklüğü suç ile orantılıysa , mükafatın büyüklüğü de iyi ile orantılıdır değil mi? bu zor olan sonuncuyla alakalı biraz uğraşmak gerek ki ona göre muamele görelim.
Allah razı olsun.
selam ve dua ile
muhiddin
24 Nisan, 2013 at 8:55 amKesinlikle haklısın. Uğraşmalıyız ki aynıyla muamele görmeyi talep etmeye yüzümüz olsun.
ender özden
24 Nisan, 2013 at 9:00 amnasıl yaşarsak öyle ölürüz nasıl ölürsek te öyle haşredilecek değilmiyiz?
eeee dünyada herşeye yüzümüz var!!! 🙂 dolayısıyla nasıl yaşarsak öyle ölüp haşredileceğimize göre Talep için yüzümüz olmaz mı?
şakayla karışık acınacak (ağlanacak) halimize biraz gülelim dedim.
Allahım sen çok bağışlayıcısın bağışlamayı seversin! ne olur beni de bağışla (ailemi ve tüm ümmeti Muhammedi de)